Organ naklinde neler dönüyor?

Organ naklinde neler dönüyor?
Şaşıracaksınız ama, kayıtlara göre Türkiyede organ mafyası yok. Ne emniyette, ne adli tıpta, ne de MİTte organı çalınan vaka kaydı bulunuyor.
TEMPO DERGİSİ
 
Şaşıracaksınız ama, kayıtlara göre Türkiye’de organ mafyası yok. Ne emniyette, ne adli tıpta, ne de MİT’te organı çalınan vaka kaydı bulunmuyor.
 
Oysa ortada organ sirkülasyonu var. Yasak olmasına karşın ilan verip, “Organımı satmak istiyorum” diyorlar. Alıcı da var, nakli yapan hastane de. Üstelik hepsi ‘yasal!’ Peki, alıcı ve satıcı hangi yöntemleri uyguluyor? İllegal yöntemleri nasıl meşrulaştırıyorlar? Kim, hangi organını ne kadara satıyor? Yasalardaki boşluklar neler?
Adı Ayten. Antakyalı. Hemşire. Yaşı 33. Evli, iki çocuğu var. İnternete verdiği ilanda şöyle yazıyor: “İhtiyaç nedeniyle böbreğimi acilen satmak istiyorum. Bana …. nolu telefondan ulaşabilirsiniz. Kan grubum B RH pozitif. Acil ihtiyacım var.”
Kod adı Bulut. Bursa’da yaşıyor. Yaşı 29. Evli, bir çocuk babası. İşsiz. İlan verenler arasında o da var: “Herkese Allah şifa versin. Geçmiş olsun. Her türlü böbrek bulunur. Komisyondan geçirilir. Bana mail atın.”
Bu ilanlar, internette yer alan yüzlercesinden sadece ikisi. Organ, özellikle böbrek ticaretinin tüm kodlarını içeriyor. Organların satıldığını, ‘komisyon’ denilen resmi kurumdan yasa dışı onay alınabildiğini anlatıyor. Ayrıca, alıcı ve satıcıların yanı sıra aracıları da barındırıyor. Oysa, yasalara göre organ satışı yasak. Peki, adı yasak kendi serbest bu sektör nasıl çalışıyor?
Hemşire Ayten, bir böbreği için 50 bin lira istiyor. Nakil için, istediğimiz şehre gelebileceğini söylüyor. Yasaya göre dördüncü kuşağa kadar akrabalar birbirlerine organ bağışlayabiliyor. Bu tanım dışındakilerin, organını vermek ya da almak için il sağlık müdürlüklerindeki ‘etik komisyonu’nun onayından geçmesi gerekiyor. Ama biz Ayten Hanım ile akraba değiliz. Peki, bu işi nasıl yapacağız? Alıcı gibi aradığımız Ayten hemşire, çözümün basit olduğunu söylüyor: “Önce testlerimizi yaptırıp, dokularımızın uygun olup olmadığını öğreneceğiz. Uygunsa ‘komisyon’u, uzaktan akraba olduğumuza ikna etmemiz gerekiyor. İkna edebilirsek, onay verirler ve istediğimiz hastanede operasyonu yaptırırız. Arkadaşlarım arasında bu konuda sorun yaşayan çıkmadı.”
 
Organ arayan ne yapmalı?
Türkiye’de organ ihtiyacı, Avrupa’da olduğu gibi, kadavradan ve canlıdan olmak üzere iki türlü karşılanıyor. Ama bizde Avrupa’dan farklı olarak kadavradan organ bağışı çok az. Yüzde 20 civarında. Bu nedenle gözler canlıya dönüyor. Ama yasa; “Anne-baba çocuğuna, çocuk anne-babasına, teyze-yeğenine, kuzenler birbirine organını (böbreğini ya da karaciğerinin bir bölümünü) bağışlayabilir” diyor. Bu tanıma girenler, organ nakil merkezi olan hastanelere başvurarak, nakil isteğinde bulunabiliyor. Merkez, istekte bulunanların nüfus kayıtlarına bakıyor. Yakın akraba olduklarına ve aralarında para alış-verişi olmadığına inandığında nakle onay veriyor. Maddi çıkardan şüphelenirse “Hayır” diyor. Dördüncü derece akraba olmadıklarına kanaat getirirse, nakli yapamayacağını belirtip, ‘il sağlık müdürlüklerine bağlı ‘etik komisyonu’na yönlendiriyor.
Ama organ nakil merkezlerinin olduğu hastaneler de, ‘etik komisyonları’ da soru işaretleriyle dolu. Bu karmaşık yapıyı daha net anlayabilmek için adım adım ilerleyelim. Önce organ nakil merkezlerine, sonra da etik komisyonlarına bakalım.
 
Mafya yok
Prof. Dr. Sadık Ersöz, Timur Erk ve Dr. Ahmet Çakıroğlu, Türkiye’de organ mafyasının olmadığını savunuyor. Ellerindeki yazışmaları gösteriyorlar: “İçişleri Bakanlığı, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Adli Tıp’a sorduk. Yanıtları, ‘Bizde, organları alınıp, öldürüldüğüne yönelik kayıtlı bir vaka yok’ yönünde oldu.” Bu bilgiyi Organ ve Doku Nakli İstanbul Bölge Koordinatörü Dr. Ali Demirel ve İstanbul Sağlık Müdür Yardımcısı Uz. Dr. Halim Ömer Kaşıkçı da destekliyor. “Organ mafyası şehir efsanesi” diyorlar.
 
Geçen ay, bu konuya ilişkin bir haber yayınlayan The Times bile “Organ kaçakçılığında İstanbul başkent haline dönüştü” diye yazdı. Uzmanlar ise “Mafya, şehir efsanesi” diyor. Ama ortada bir organ sirkülasyonunun olduğu gerçek. Peki, bu organlar nerede naklediliyor? Merdiven altı kliniklerinde mi? Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “Böbrek nakli, by-pass ameliyatından daha zordur. Mutlaka bir hastane ortamı olmalı” diyor. “O halde gözler organ nakil merkezlerine dönüyor” dediğimizde şu yanıtı veriyor: “Evet. Belki iki masalı büyük bir ameliyathanesi olan kliniklerde yapılabilir. Ama orada da bir laboratuvar olmalı. Sekiz kadar doku testi ve tahliller yapılacak. Yani, bu o kadar da kolay bir iş değil. İki ameliyathanesi olan büyük bir klinikte bu iş yapılamaz mı? Kayıt dışı yapılabilir elbette.”
 
“Ailemi komisyonculukla geçindiriyorum”
Şimdi, haberin başına, Bulut kod adlı komisyoncunun anlattıklarına dönmekte fayda var. “Her türlü böbrek bulunur. Komisyondan geçirilir” ilanını veren Bulut, sistemi şöyle anlatıyor: “Aslen Diyarbakırlıyım, Bursa’da yaşıyorum. Evliyim. Bir çocuğum var. Maddi zorluklar nedeniyle böbreğimi satmak için internete ilan verdim. Konya’dan bir alıcı çıktı. 50 bin TL’ye anlaştık. Konya’ya giderek, ikametgâhımı bu şehirde gösterdim. Sahte nüfus cüzdanları düzenledik. Antalya’da bir hastaneye gittik. Görevli, belgelere bakmadan ‘Akraba mısınız?’ diye sordu, ‘Evet’ dedim. Onay verdi. Nakil yapıldı.”
Bulut, bu tecrübeden sonra ‘komisyonculuk’ yapmaya başlamış. Arkadaş çevresinden, internet ilanlarından alıcı ile vericiyi bir araya getiriyor. Alıcıdan 5 bin TL alıyor. Sonra, sahte nüfus cüzdanları ve ikametgâh belgesi düzenleyip ameliyat olduğu hastanedeki tanıdığına yönlendiriyor. Hastaneye, nakil için 20 bin TL veriliyor. “Hastane, para kazanmak için, belgelerin sahte olup olmadığını incelemiyor” diyor. Bulut, söylediğine göre işsiz. Ailesini komisyonculukla geçindiriyor.
 
‘Miş’ gibi
“Alıcının adı Cihan. Vericinin Mustafa. Bunlar etik komisyonundan onay alıp hastanemize başvurmuşlar. Belgeleri tamam olduğu için nakilleri yapıldı. Verici, organ nakli yapılana kadar hastanede, ‘O benim canım arkadaşım. Canımı veririm. Her şeyimi ona borçluyum’ diye konuşuyordu. Ameliyattan sonra, alıcı, hastanemizin organ nakli koordinatörüne, ‘Mustafa beni çok rahatsız ediyor. Biz bunun hakkını verdik ama hâlâ para istiyor’ diye dert yanmış. Bu olaya daha sonra ben, bir doktor arkadaşım ile başhemşiremiz de şahit olduk.” Medicana International Hastanesi Organ Nakli Merkezi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadık Ersöz, yukarıda aktardığı vakanın ekim ayı ortasında yaşandığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Alıcı ve verici, parada anlaştıktan sonra birkaç günü birlikte geçiriyor. Birbirlerinin her şeyini öğreniyorlar. Sonra etik komisyonunun karşısına geçiyorlar. ‘Miş’ gibi yapıyorlar. Komisyondaki üyelerin hiçbiri işinde profesyonel değil. Hastalar komisyona, ‘Biz 30 yıldır tanışıyoruz. Çocukluk arkadaşım. Birbirimizi çok seviyoruz’ diyor. Komisyon da onay veriyor. Böyle devam ederse, bilim dünyasında Türkiye, en fazla beş yıl sonra Hindistan düzeyine iner.”
 
Organını patronun kızına verecekti
Türkiye’de yedi ay öncesine kadar, dördüncü dereceden akrabalar dışında, canlıdan organ alınması yasaktı. Ancak, böbrek ve karaciğer ihtiyacını karşılamak için, Sağlık Bakanlığı Nisan 2010’da il sağlık müdürlükleri kapsamında ‘etik komisyonu’ kurulması yönünde bir yönerge yayınladı. Mayıs 2010’da çalışmaya başlayan ‘etik komisyonu’, altı üyeden oluşuyor.
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Başkanı Dr. Ahmet Çakır-oğlu, etik komisyonunun çoğu zaman sadece belgeleri incelediğini, alıcı ile vericinin fiziken komisyona çağrılmadığını ve sahte belgelerin gözden kaçabildiğini anlatıyor. Ama bu iddiayı, ‘İstanbul Etik Komisyonu’ Başkanı, İl Sağlık Müdür Yardımcısı Uz. Dr. Halim Ömer Kaşıkçı yalanlıyor. “Fiziken çağırıp konuşuyoruz” diyor.
Elbette, sayıları az da olsa ‘etik komisyon’dan onay alamayanlar, hatta adli soruşturmaya uğrayanlar da var. Bununla ilgili örneği de Dr. Ahmet Çakıroğlu verdi: “Bir erkek, bir kadına böbreğini bağışlamak için İstanbul Etik Komisyonu’na başvurdu, belgelerini sundu. Emniyet Müdürlüğü şüphelenip araştırdı. Vericinin maaş bordrosunun, son altı ayda ciddi oranda arttığını tespit etti. Araştırmayı derinleştirdiklerinde organını, patronunun kızına vermek istediği ortaya çıktı.”
Anlaşılan, gerek kadavradan, gerekse canlıdan elde edilen ‘organ sistemimiz’de ciddi eksiklikler var. Yasa ve yönetmeliklerdeki boşluklar, sistemin en önemli çarkını oluşturan görevlileri de zaman zaman etkisiz hale getiriyor.
 
bloğunu ve ‘satılık böbrek’ ilanını aktifleştirdi.
Erdal Küçükkaykı: “41 yaşındayım. Turizm sektöründe çalışıyordum. Türkiye’nin sahil kıyısında rehberlik yapıyordum. Ama aylardır iş bulamıyorum. Memleketim Manisa’ya geldim, durum yine aynı. Dört icra takibim var. Toplam borcum 7 bin TL. Ödeyemiyorum. Yaşım nedeniyle İş Bulma Kurumu’ndan da ses çıkmıyor. Çay ocağında bile iş vermiyorlar. Oysa İngilizce biliyorum, şoförlüğüm var, ama işe yaramıyor. Borçlar nedeniyle eşim beni terk etti. Yedi yaşındaki çocuğumu bile göremiyorum (ağlıyor). Bu yıl ilkokula başladı kızım, ama hiçbir faydam yok. Tek çarem böbreğimi satmak. Ne kadar ücret isteyeceğimi hiç düşünmedim. Karşımdakinin, alıcının da tutumuna bağlı. Kızıma borç bırakmamak için, kalbimi isteseler vermeye hazırım. Zaten her gün ölüyorum. Bir defa böbreğimi veririm, paramı alır, borçlarımdan kurtulurum.”
 
“Mafyanın adı aracılar”
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Başkanı Dr. Ahmet Çakıroğlu, kadavradan organ bağışı oranını artırmanın önemine dikkat çekerek, Sağlık Bakanlığı’nı eleştiriyor.
“Bir kişinin beyin ölümü gerçekleştikten sonra, ölüm raporunu verecek heyeti çağıran, cerrahi ekipleri ve organizasyonu sağlayan, organ ihtiyacı olan aileleri organ nakil merkezlerine çağıran kişinin adı, organ nakli koordinatörüdür. Bu sistemin dünyada en iyi İspanya’da uygulandığı kabul ediliyor. Her hastanede, maaş ve prim alan koordinatör var. Hastaları, henüz acil kapısından girdiğinde takip ediyor. Beyin ölümü gerçekleşebilecek vakaları yakın takibe alıyor. Beyin ölümü gerçekleştiği anda, organ nakil merkezleri ve akrabalarıyla temasa geçiyor. 45 milyon nüfusa sahip İspanya’da her bir milyon kişiye 33 kadavradan 33 organ düşüyor. Nüfusu 75 milyon olan Türkiye’de bu rakam milyonda 4.1. Çünkü Türkiye’de meslek değil. Sağlık Bakanlığı, çıkardığı bir yönetmelikle koordinatörlük kurdu. Ama yasal altyapı tamamlanmadığı için, eğitim verdiğimiz arkadaşlar bu işi yapamadı. Bakanlık bu işe çok asılmadı. Organ mafyası söylentisine gelince; sahte belge düzenleyen, alıcı ile vericiyi buluşturan aracılar var. Alıcıdan komisyon alıyorlar. İşte mafya bu. Ben hekimim. Karşıma gelen nüfus cüzdanının sahte olduğunu anlamayabilirim.”
 
“Profesyonel bir sistem yok”
Organ ve Doku Nakli İstanbul Bölge Koordinatörü Dr. Ali Demirel, kadavradan organ nakil prosedürünü anlattı.
Kadavradan nakil için, organ temini süreci nasıl işliyor?Organ Nakil Kanunu’na göre, hastanın beyin ölümünün gerçekleşmesi ve ailesinin onayı ile organları alınabiliyor. Beyin ölümü raporu; anestezi, beyin cerrahı, nöroloji ve kardiyoloji uzmanlarının oluru ile veriliyor. Beyin ölümü; yoğun bakımda yatan, beyin fonksiyonları biten, ama kalbi atan kişilere deniliyor. Beyin ölümü gerçekleşen kişinin üzerinden organ bağış kartı çıksa bile, ülkemizdeki sosyo-kültürel yapı nedeniyle, il sağlık müdürlüğünün hastanelerde görevlendirdiği koordinatör arkadaşımız, aile ile bağış üzerine görüşür. Cevap olumlu ise organları bizim tarafımızdan dağıtılmaya başlanır. “Hayır” denirse organlar alınamaz.
Organların kimlere nakledileceği nasıl belirleniyor?Sağlık Bakanlığı’nda, böbrek nakli için, organ nakil merkezlerinin bildirdiği isimlerden oluşan ulusal bir liste var. Koordinatörlük olarak İstanbul’daki 20 organ nakil merkezine organı bildiriyoruz. Ekibi uygun merkez, böbreklerden birini kendi listesindeki hasta için alır. Diğerini, kayıtlı 15 bin böbrek hastasından birine verilmek üzere Sağlık Bakanlığı’nın ulusal sistemine sunar. Bakanlık, en uygun hastaya; bölgesine, diyalizde geçen süresine, yaşına, doku uyumuna göre puanlama yapar ve o bölgedeki en uygun 5-10 hasta belirlenip, birine nakledilmek üzere gönderilir.
Her hastanede il sağlık müdürlüklerinin atadığı koordinatör var mı?Yönergeye göre, yoğun bakım ünitesi olan hastanelerde olmak zorunda. İstanbul’daki hastanelerde, Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği kurslardan sertifika alan 46 koordinatör var.
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Başkanı, “Yasal altyapı tamamlanmadığı için bu iş profesyonelce yapılamıyor” diyor.
Doğru. Gönüldenlik, yani görevlendirme esasına göre yapılıyor. Ücretli koordinatörlük sistemi yok.
Türkiye’de 55 bin böbrek hastası var. Ama siz Sağlık Bakanlığı’nın ulusal listesinde 15 bin kişinin ismi olduğunu söylediniz. Neden tamamı yok?Diyaliz merkezlerinin bilgi verme zorunluluğu var. Dosyasına ‘bilgi verildi’ diye yazılırsa, bu zorunluluk ortadan kalkmış olur! Bu hastalar diyalize giriyor.
Devlet diyaliz için para veriyor mu?Tüm masraflarını karşılıyor. Bir seans 170 TL. Haftada üç kez giriyor. Artı ilaçları var. Bir kişi beş yıl diyalizde yaşarsa, devlete maliyeti 300 bin TL. Yapay kalp için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 297 bin TL ödüyor, ancak en iyisi, en fazla altı ay gidiyor. Ama kadavradan kalp nakli 70 bin TL. Organ nakil merkezleri para kazanmadan bu işi yapmaz. Para almadan çalışan sadece bir grup var: Organ nakil koordinatörleri. Beyin ölümünü tespit edenlere para verilmeli.
ORGANINI VEREBİLİRSİN AMA İLAN ASLA!
18 yıl devlet hastanelerinde doktorluk yaptıktan sonra hukuk fakültesini kazanıp, avukat olan Yıldız Ertuğ Ünder, Organ Nakli Yasası’nı değerlendirdi.
“Türk Ceza Kanunu’nun 91’inci maddesi, parayla organ alışverişini yasaklıyor. 92’nci maddede ise ‘Zorunluluk halinde organını vermişse, ceza verilmeyebilir’ deniliyor. Bu ‘zorunluluk’, sempozyumlarda tartışılan maddelerin başında geliyor. Vericiyi korumak ister gibi görüntü var. Bir anlamda organ ticaretinin yolunu açıyor. Devreye, çıkar ilişkisi giriyor. TCK 95’inci madde ise organ satışına ilişkin ilanları yasaklıyor; bu noktada, savcıların harekete geçmesi lazım. Ama adliyelerde büyük iş yükü var. Bu nedenle, ilanları suç duyurusu kabul edip harekete geçmiyor olabilirler. Yasada satana ‘ceza verilmeyebilir’ derken, ilan verene bir yıl ceza istiyor. Maddeler arasında çelişki var.”