Karaman Ülkü Ocaklarından Sert Uyarı

Karaman Ülkü Ocaklarından Sert Uyarı
Hükümetin terör açılımına başından beri sert tepki gösteren Karaman Ülkü ocakları bugün yaptığı bir açıklama ile sert bir uyarı ile ikaz etti.

 Hükümetin terör açılımını yıkım olarak niteleyen Karaman Ülkü Ocakları Başkanı Kemal Karabüber, bu açılımın ülkeyi böleceğini iddia etti. “Sözde çözüm mesajını dinlemek için toplanan kitlenin içine düştüğü ihaneti de gördük, buna alkış tutan iktidarı da, sözde aydını da gazeteciyi de not ettik” diyen Ülkü Ocakları başkanı Kemal Karabüber ; “Şimdi, ülkenin sahibi olan bizler, son sözümüzü söylemeden ve meşru savunma  hakkımızı kullanmadan önce bu ihanetin içerisinde yer alan, tavrıyla, sözüyle, yazısıyla ve hatta suskunluğuyla bu aşağılık sürece hizmet eden herkesi son kez uyarıyoruz.  Haysiyetiniz, onurunuz, şerefiniz ve zerre kadar utanmanız varsa tuttuğunuz bu yoldan geri dönün!” dedi.

SANAL ALEMDE İMZA KAMPANYASI

Ayrıca bu açılıma sanal alemde de imza toplayarak protesto edeceklerini belirten Karabüber, www.turklukicinimzala.org web adresine herkesin girmesini ve buraya imzalarını atarak tepkilerini dile getirmeleri gerektiğini belirtti.

Karaman Ülkü Ocakları başkanı Kemal Karabüber açıklamasının tamamında şunları söyledi;  Bizler vatan uğrunda anadan, yardan, serden geçenlerin evlatları, Vicdanı, ahlakı ve izanı olanlar,Yüreklerinde Allah korkusu, gönüllerinde millet sevdasından başka hiç bir duyguya yer bırakmayanlar, kim diye sorulduğunda sağına soluna bakmadan: “Ben!” diyebilen Asım’ın nesli,
Binlerce yıllık şeref dolu mazinin, şehidin, şühedanın, kahramanlıklarla yazılan bir destanın adı, yüce Allah’ın yer yüzündeki kılıcı büyük Türk Milleti’ne sesleniyoruz: “Yâ Rabb! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret.” diyen Sultan Alparslan’ın giydiği kefenle başlayan Anadolu’daki varlığımızın devamı, milletimizin ve devleti ebed müddetin bekası için bir kez daha kefenimizi giyiyoruz.
Hafızalarımızı tazeliyor ve ihanetin zincirine yeni bir halka daha eklenmesine tahammülümüzün olmadığını aziz milletimizin dikkatine arz ediyoruz. Bu vesile ile hatırlatmak isteriz ki 19 Ekim 2009’ da “Terör Açılımı” adı altında 34 teröristin Habur Sınır Kapısı’ndan girişi için kurulan çadır tiyatrosunun ilk perdesini 2. yıldönümünde Çukurca’da 24 askerimizin şehit edilmesiyle kapattığını unutmadık. Ardından gelen açıklamaları ve terörist başıyla görüşüldüğü iddiasının sahiplerinin “şerefsizlikle” itham edildiğini de anımsıyoruz, müzakerenin de pazarlığında, teslimiyetin de ayrımındayız. Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan iktidarın; değişik zaman ve yerlerde kaçırılan 8 kamu görevlimizi terör örgütü PKK’dan tutanakla  teslim alma sahnesinin dünya üzerinde en köklü devlet geleneğine sahip olan Türk  Devleti’nin haysiyetini, namusunu ve şerefini ayaklar altına aldığını da asla  akıllarımızdan çıkartmıyoruz. 

Canları pahasına Türk Devleti’ni korumuş Mete Han’ın, Sultan Alparslan’ın, Osman Gazi’nin, Fatih Sultan Mehmet’in, Abdülhamit Han’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün, şehidin kemiklerini sızlatıldığının da farkında ve kinindeyiz. İktidara sahip olanların gözlerini terörist başı Öcalan’a çevirdiğini, ağzından dökülecek sözlere sadakatle uyma yarışına girdiğini de ibret ve hiddetle izlemekteyiz. Bebek katili, eli kanlı terörist, terörist başının nasıl bir anda sayın Öcalan (!) haline geldiğini, terörle mücadelenin bir anda nasıl olup da teröristle müzakereye  dönüştüğünü de asla gözden kaçırmadık. İhanet tezgâhına “Analar ağlamasın, kan  dökülmesin!” diye destek verenleri de biliyoruz. Bunun yüreklerinde binlerce yıllık  mazinin hatırasına saygı olmayan ve ölümden korkan zavallıların dillerinden çıktığını da… Ziya Gökalp’ın memleketinde terör örgütü paçavraları arasında eli kanlı bir katilin  sözde çözüm mesajını dinlemek için toplanan kitlenin içine düştüğü ihaneti de gördük, buna alkış tutan iktidarı da, sözde aydını da gazeteciyi de not ettik.
Bütün bunlar olurken, milletimiz barış masallarıyla uyutulurken, milletimizingeleceğine yön verme gayesiyle bina edilen üniversitelerin örgüt karargâhı haline geldiğini; örgüt paçavralarının, bebek katilinin posterlerinin asıldığı kampüslerde Türk Bayrağı asan, Çanakkale şehitlerini anma programı düzenleyen öğrencilere döner bıçakları, sopalar, satırlar ile saldırıldığını da, buna iktidar tarafından göz yumulduğunu da biliyoruz. 

Şimdi, ülkenin sahibi olan bizler, son sözümüzü söylemeden ve meşru savunma hakkımızı kullanmadan önce bu ihanetin içerisinde yer alan, tavrıyla, sözüyle, yazısıyla  ve hatta suskunluğuyla bu aşağılık sürece hizmet eden herkesi son kez uyarıyoruz. Haysiyetiniz, onurunuz, şerefiniz ve zerre kadar utanmanız varsa tuttuğunuz bu yoldan geri dönün!  Bu vesile ile bu yıkım sürecine karşı çıkmanın her Türk evladının asli vazifesi olduğunu hatırlatarak, atalarının kanlarıyla canlarıyla aldığı, her bir karış toprağında Türk kanı olan vatan toprağını kaderine terk etmenin vebalini huzur-u mahşerde kimse veremeyeceğini tekraren dile getiriyoruz. Sen Türk Evladı, unutma! Sahipsiz kalan vatanın batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. TÜRKLÜĞÜNE SAHİP ÇIK!