BEHÇET RASİMİ NİN YAZISI

BEHÇET RASİMİ NİN YAZISI
Behçet Rasiminin Referandum yazısı
KaramanHaberʹin yazarı Behçet Rasimi bugün zehir zemberek bir yazı yazdı..
Yazının tamamını okuyun.. Biraz uzun ama sabretmenize değecek..
 
-----------------------------------------------------------------------------------
 
Geçen gün çok beğendiğim ve birçok yönü ile örnek model olarak gördüğüm bir tarihçi ve yazar büyüğümün sözü ile derin düşüncelere daldım. Diyordu ki ; "Sn başbakanın yanlış işleri var ama doğru işleri de var ve doğruları yanlışlarını bastırıyor. Ama! Bu Başbakanʹın arkasında Fethullah Gülen diye bir isim varsa ben destek vermem, sizlerde bir durun iki düşünün derim" Bu söz üzerine aklıma 2005 - 2006 yıllarında bir grup Gülen Cemaati mensubu ile girdiğim tartışmalar geldi. O yıllarda İstanbulʹdan internet üzerinden yayın yapan bir radyonun internet sitesinde yazıyordum. Zaman zaman Fethullah Gülen ile alakalı makaleler yazdım, bazı yaptıklarını kendimce eleştirdim. Bu yazılara mukabil video gönderen ve bu videoları sosyal paylaşım sitelerine ekleyenler oluyordu. Hepsi de belgeli ve gerçek videolardı bunlar. Maalesef hiç biri bir haftadan fazla yayında kalamıyor, kaldırılıyordu.
       Aradan 4 - 5 sene gibi bir zaman geçti ve bu videoların bazıları internet ortamında artık var ama sıralı olarak benim baktığım sitelerde bulamadım. Halen bilgisayarımdan silmediğim bu videoları bu hafta sizlerle paylaşmak istiyorum. O yıllarda birde iddia vardı? "birinci bin yılda Amerika, ikinci bin yılda Avrupa, üçüncü bin yılda Asya Hıristiyanlaştırılacak! Bu çalışmanın Türkiyeʹdeki temelini Fethullah Gülen atacak" ikinci bir iddia ise "manevi engeller Gülen Cemaati ile aşılacak bürokratik ve siyasi engeller o cemaatin desteklediği bir hükümetle aşılacak"
İmdi;
Bütün bu iddiaları ve dinler arası diyalog ile başlayan ve Ak Parti iktidarına oradan da demokratik açılım ve referandum sürecine uzanan süreci irdelemeye çalışalım. İzleyeceğiniz videolarda, üst düzey cemaat mensubunun Stvʹdeki bir programda "Mümtehine Suresi 10. ayet diyaloga engel teşkil ediyor onu düzeltmek lazım" diyerek Kurʹan ayetlerinden şikayetci olması ve tahrif edilmesi gerektiğini ima etmesi! Gülen Cemaatinde kıta ağabeyliği dahil birçok önemli görevlerde bulunmuş Alaeddin Kayaʹnın Gülenʹin gözü önünde Papaʹsının elini öpmesi, F. Gülenʹin onursal başkanlığını yaptığı gazeteciler ve yazarlar cemiyetince organize edilen bir programda Müslüman bir kadının tıpkı çifte vatandaşlık gibi çifte dinli (Müslüman-Hıristiyan) yapılarak Hıristiyan bir erkekle evlendirilmesi gibi dine Kurʹanʹa ters bir çok eylemi izleyeceksiniz.
Birinci video;  Bu videoda diyalog olayının başlangıcı ve Fethullah Gülen ile Papa arasında iltifat cümleleri yer almakta. Sn. Fethullah Gülen Papa için "Papa Hazretleri" diyor!
İkinci video; Bu videoda Zaman Gazetesi yazarı ve Fethullah Gülenʹin sağ kolu Ahmet Şahinʹin "Hıristiyan ve Yahudilerle Müslümanlığın itikatta aynı olduğunu gerisinin teferruat olduğunu kaleme aldığı köşe yazısını izleyebilirsiniz!
Üçüncü video; Bu videoda Fethullah Gülenʹin "Kurʹan Ayetleri çok sert" ve "Kurʹanʹda Yahudi ve Hıristiyanlar için geçen ayetler indirildiği dönemi kapsar günümüzü değil" sözlerini izleyebilirsiniz.
Dördüncü video; Bu videoda dinler arası diyalogun önemli isimlerinden Alaeddin Kayaʹnın Fethullah Gülenʹin yanında Papasının elini öpmesi sahnesini izleyebilirsiniz. (iman kıymettir ve hiçbir müʹmin makamı mevki ne olursa olsun bir Hıristiyanʹın elini öpemez)
Beşinci Video; Bu videoda Fethullah Gülenʹin başkanlığını yaptığı gazeteciler ve yazarlar cemiyetinin dinler arası diyalog kapsamında, Müslüman bir kadının hem Müslüman hem de Hıristiyan yapılarak Hıristiyan bir erkekle evlendirildiği ve aynı anda imam, papaz, haham tarafından dualar okunarak nikâhlandığı olayı izleyebilirsiniz!
       Videolar hakkında fazlaca uzun söze sanırım gerek yok, zira zaten izlediğiniz zaman göreceksiniz ki ayetlerle yapılan işlerin ne kadar yanlış olduğu ispatlanmış. Yinede ben bu videoları bir ilahiyatçı ya izlettim. Bana "bu insanların ve bu olaylardan haberi olduğu halde bunların peşinden gidenlerin imanı şüphededir" dedi. Sizler de aynı benim gibi bir ilim adamına, hoca efendiye sorun fetvasına veya bilgisine müracaat edin. Ayrıca Fethullah Gülenʹin Bediuzzaman Sait Nursi ile hayatta iken yan yana bile gelmediği, Sait Nursiʹnin kendisine vekâlet veya hocalık bırakmadığı, ancak vefatından sonra aniden çıktığı ve cemaatin büyük bölümüne önderlik ettiği, hatta Fethullah Gülenʹin hangi güçlerin adamı olduğunun bile bilinmediği! Cemaatin diğer kollarındaki insanlarca söylenmekte.
       Özetle bu cemaati ve liderini videolardan anlamışsınızdır umarım. Gelelim bu zihniyetin iktidara taşınmasına! Herkesin dilinde çikletleşmiş bir söz "Başbakanʹda bir karizma var ki ama ne karizma" Acaba Başbakan siyasetinin ilk zamanlarında defalarca adaylığını koyduğu ve kazanamadığı seçimlerde karizmadan yoksun muydu? Oysa o zaman daha gençti çıta gibi biriydi! O dönemlerde halk kör müydü göremiyor muydu ondaki bu karizmayı? Yoksa birileri dört satır şiir okutup önce cezaevine sonra başbakanlığa mı taşıdı? Öyle ya halk mazlumu sever, basar bağrına. Sonra herkesin diline bir çiklet "Başbakanʹda bir karizma varki" Oysa şu günlerde haberlerden dinliyoruz ki Obama kapalı odada Başbakanı sağlamca fırçalamış! Beyaz sarayın temizlikçisi bu olayın ertesi günü çok yorulmuş! Eee dile kolay Tayyib Erdoğanʹın yığılıp kalan karizmasını süpür süpür biter mi. Demekki kameralar önünde gördüğümüz Başbakan ile kapalı kapılar arkasında ki çok ama çok farklı. Keşke Kadir Ağabey Başbakan olsaydı (Kadir İnanır), hem karizması balon değil hem de kapalı veya açık oda fark etmez kodumu oturtur. Lâtife bir yana olayın gerçekliği beni çok üzdü en nihayetinde o 72 milyonun başbakanı.
       Ve gün geldi iktidara taşıyan zihniyete vefa göstermeye! Bütün kadrolaşmalar cemaat tarafından yetiştirilmiş kişilerden oldu önce. Sonra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül bir emir buyurdu tüm elçiliklere "Fethullah Gülen okulları ile temas halinde olun" hatta bu emri Cumhurbaşkanı olduktan sonra tekrarladı. Derken Türkiyeʹnin Hıristiyanlaşması düşüncesi kapsamında Başbakana "Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı" denildi. Artık iyice taşın altına elimizi koymuştuk, artık ülke olarak vardık bu işin içinde. Demokratik açılım diye bir şey çıktı. Sevindik ilk duyduğumuzda, Allah C.C biliyor ya biz açılımdan şunu anladık hep; "sağ sol sarı kırmızı gibi ayıran kavramların olmadığı, demokrat bir zeminde, cemaat, cemiyet ihtilafına düşmeksizin, bunun yanı sıra din, dil, ırk ve bölge ayrımı yapmaksızın, 72 milyon yurttaşın insani hak ve hürriyete sahip olması" Biz açılımı böyle bildik ilkin. Sonra gördük ki doğuda elektrik bedava su bedava, burada Medaş iki ay ödeme yapmayana haciz gönderiyor. Doğuda beyaz eşya da sebil niyetiyle dağıtılıyor. Allah Allah buralarda gariban kalmadı mı? Bir partinin doğu bölgesinin oylarını toplayabilmek için yapmaya çalıştıkları, açılım adı ile devlet politikası oldu!
       Ve Habur Faciası yaşandı! Gelenlerin dilinde açılımla alakalı hiç bir şey yoktu hepsi "Önderliğin isteği doğrultusunda geldik" diyerek zafer işaretleri ile halkı selamlıyordu. Terörü savaşarak bitiremeyiz diyenler elbette kendileri de biliyordu yıllardır besleyerek de bitiremediklerini! Asıl maksat ne terörü bitirmekti nede halkların eşitliğini sağlamak? Asıl maksat Hıristiyanlaşma yolunda bir adım daha atmak, ardından özerkliğe kavuşturmaktı ve firavun devredeydi en bilindik yöntemiyle "önce küçük küçük parçalara ayır sonra teker teker yut" Habur olayının ardından yükselen tepkiler karşısında Hükümet neye uğradığını şaşırmadı, bilakis böyle bir giriş olacağı bilindiği gibi tepkinin de olacağı biliniyordu ve önceden hazırlığı yapılmış bir plan devreye sokuldu.
       Protestolar bütün Türkiyeʹde, bu zamana kadar seçim çalışmalarında bile böylesi azimli çalışmayan büyük birlik partisi tarafından organize edildi! Yani halkın kini doruğa ulaşmadan kusturuldu sessizce. Yoksa o protestolar halkın kendi halinde veya başka bir siyasi parti organizasyonu ile yapılsaydı mutlaka yer yerinden oynardı. Hükümet bu işten ağzının payını almış rolüne girdi! Aslında Haburʹdan böyle bir giriş olacağı biliniyordu ve kasten Türk ve Kürt ırkların sinir uçları sivriltiliyordu. Hıristiyanlaşma yolunda halkın tıpkı ırakta olduğu gibi mezhep ve ırk kutuplaşmasına girmesi gerekirdi. Şunu hepimiz gördük ki açılım bu ülkenin değil PKKʹnın menfaatine oldu, güç kazandırıldı, o coşkulu girişle birlikte "gördünüz mü bize müracaat etmeden hiç bir şey yapılamaz" dedirtildi. Başbakan açılım için sürekli Çanakkaleʹyi anlatırdı ya! Habur girişiyle birlikte değil Çanakkale Şehitleri, tüm ecdadın kemikleri sızladı.
Firavun zihniyeti ile Osmanlı arasında en güzel farklardan birisi; Osmanlı fethedeceği beldeye som altından bir gülle atardı ve ahali o gülleden anlardı ki "size altın gibi bir hayat yaşatmaya talibiz" demek isterdi ecdat. Firavun zihniyeti ise çörekleneceği ülkeye nifak sokarak başlar işe. Ülkemiz; Hukuk, Siyaset, Ordu, Medya, Cemaat, Beşlisinin etkisi ve icraatları ile yönetilirken bu hükümet zamanında bunların hepsi haddinden fazla yıpratılmadı mı? En büyük ordu düşmanlığı, en büyük hukuk düşmanlığı, en büyük Kürt düşmanlığı, en büyük Türk düşmanlığı bu hükümet zamanında oluşmadı mı? Bölünme dediğimiz zaten bu değil mi? En yandaş medya, en baba kalemşor bu hükümet zamanında olmadı mı? Hatta Fethullah Gülen bu dönemde en önemli role sahipti, çünkü şu zamana kadar hiçbir cemaat tüm hatları ile bu denli siyaset arenasında olmamıştı! Dolayısı ile (manevi engeller) cemaatlerde yazımın başında da belirttiğim gibi Fethullah Gülen vesilesi ile yıpratıldı.
       Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Genel Koordinatörü Doç. Dr. Sedat Laçiner, TRT Haberʹde yayınlanan ʹAçıʹ programında, "PKKʹnın İskenderun saldırısını yaptığı gece, İsrail Heronlarının görüntülerini Türkiyeʹye vermedi dedi. Saldırıda 7 askerimiz şehit düşmüştü. O halde bu Heronların görüntüleri İsrail üzerinden Türkiyeʹye geliyor. Hatırlayınız bu Heronların alımı sırasında Ordu ayak diretmişti ama hükümet ısrarla alınmasını istemişti! Hatta en azından görüntü sistemlerini ASELSAN yapmak istedi ama Heronların sistemine bir türlü yapılan görüntü kaydedicileri uymadı. Şimdi, hükümet aldığı malın ne mal olduğunu bilmiyor mu acaba çıkıp kameralar önünde orduyu işaret ederek "açıklama bekliyoruz" diyor? Velev ki birkaç subay bu görüntüyü izledi gerekli koordinatı vermedi, ihmal mı etti? Yahu sen muvazzaf subayları dahi sorguluyorsun istediğin zaman! Ne demek şimdi bu kameralar önünde açıklama bekliyoruz lafları? Yoksa "bakın bu ordu ne işler çeviriyor hadi bize oy verinde temizleyelim" mesajı mı vermek isteniyor. Şu zamana kadar sadece Hukuk ve Ordu kurumlarında mı usulsüzlük iddiası oldu, sair kurumlarda usule uymayan işler yapanlar için kaç sefer çıkıp ta "açıklama bekliyoruz" denildi. Gayet tabi sessizce gereği yapıldı. Peki, bu ordu veya hukuk olunca neden tribüne oynanıyor, mazlumiyet şovları yapılıyor?
       Geldik referandum sürecine;
       Şu günlerde Amerika Irakʹtan süratle çekilmeye başladı ve çekilme işlemi bittiğinde Irakʹta 30.000 civarında askeri kalacak. İşte bu yüzden büyük Ortadoğu projesi kapsamında Irakʹa giriş için referandum ön hazırlık teşkil ediyor. Boşuna mı Eşbaşkanı olduk? Amerika Irakʹta Türkiye için çok önemli bir rol biçti ve şu zamana kadar olan birçok çalışma, icraat Hıristiyanlaşma ve büyük Ortadoğu projesi içindir. Gerçekten darbeye karşı bir anaysa mı yoksa dışarıdan birilerinin istediği bir anayasa mı? 28 Şubat sürecinde tank yürüten Paşa bu gün Başbakanʹın imzası ile terfi etmedi mi? E-muhtıra veren Org. Yaşar Büyükanıtʹa devlet üstün hizmet madalyası verilmedi mi? Hani darbeye karşıydınız, bilakis madalya taktınız! O halde e-muhtıra olayı danışıklı bir dövüştü oyları toparlamak ve demagoji yapmak için!
       Bak şimdi aklıma son günlerin en ucuz balon sloganı geldi "pkkʹlılarla aynı safta olmayın evet deyin" Bdp referandumda "sandığa gitmeyin" çağrısı yapıyor! Ne şimdi bu? Madem referanduma karşılar gidip sandığa hayır deseler ya! Bu da ayrı bir plan, aslında Bdp de bal gibi evet demek istiyor cümbür cemaat orduyu mahkemeye verebilmek için! Ama oyunun bir parçası olduğu için söylemler "sandığa gitmeyin" şeklinde oluyor, dikkat edin "hayır deyin" veya "hayır diyeceğiz" diyen yok. Ve takip edin seçimden sonra doğudan ne kadar "evet" oyu çıkacağını! Peki, şimdiye kadar olan bütün olayların danışıklı dövüş olmadığının bir garantisi var mı? Belki de tamamı oy toplamak içindi! (Bizi aldatan bizden değildir, hadis-i şerif) Dönelim bu hükümetin arka plandaki liderine! Yani Fethullah Gülen’e.
       Fethullah Gülenʹin başyazarlığını yaptığı sızıntı dergisi 12 Eylül 1980 den sonra çıkardığı ilk sayısında darbeye övgüler yağdırmakta ve yağ çekmektedir! Fethullah Gülen "son karakol" başlıklı yazısına şu cümle ile başlar; "karakol sükûnet’in huzur’un ve emniyet’in remzidir. Orada düzen, orada huzur ve onda gözlerin uyanık oluşu, umumi emniyet ve muvazenenin en büyük teminatıdır. Orada kargaşa ve bunalımlar ise arkasındaki topluluklar için en büyük felakettir"
       Fethullah Gülen yazısını şu cümle ile bitirir "ve işte şimdi, bin bir ümit ve sevinç içinde asırlık bekleyişin tuluû saydığımız bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor, ümidimizin tükendiği yerde Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz"

        Bu gün "mezardakiler çıkıp evet dese keşke" diyenle yukarıdaki sözleri sarf edenin aynı kişi olduğuna inanmak gerçekten zor. Aslında o gün Mehmetçiğe değil Amerikan Coniʹlerine selam duruyordu, tıpkı yıllar sonra CIA korumasında Amerikaʹda yaşayacağı gibi! Dün bu vatanın ekmeğini yiyordu, bayrağı altında yaşıyordu, aslında doğrusu da buydu Mehmet bizim Mehmedimizdi, ordu bizim ordumuzdu, ama bugün Coni bayrağı altında Coni korumasında Coni ekmeği yiyor! Ne demişler "Firavunun ekmeğini yiyen kılıcını çeker" Görünen köy kılavuz ister mi, bu anayasa bunların fikri olabilir mi, yoksa birileri istedi diye mi önümüze sürüldü?
       Evet derken; 72 milyonun temsil makamında olan Başbakanın, Papaya hazret diyen ve hizmet eden adamın önünde edep durduğunu ve 72 milyonun iradesini onurunu yok sayarak eğilip elini öptüğünü hatırla!
       Evet derken; Müslümanʹı, Hıristiyan ve Yahudi ile aynı kefeye koyan ve İslamın izzetini ayaklar altına alan zihniyeti hatırla!
       Evet derken; Bu hareketin perde arkasındaki bir numaralı ismi Fethullah Gülenʹin, Bize ecnebi sevgisi empoze etmek için "Kurʹanʹdaki Yahudi ve Hıristiyanları anlatan ayetler o zamanki Yahudi ve Hıristiyanları işaret eder" diyerek Kurʹanʹı insan hayatından sıyırıp çöle göndermek istediğini hatırla!
       Evet derken; Güya Müslüman olan bu zihniyetin Papaʹnın önünde el öpme kuyruğuna girdiğini hatırla!
       Evet derken; acaba ben bu zihniyeti desteklemekle hangi Müslüman Meryemʹi sırf papa emretti diye hangi ecnebi Lesterʹe peşkeş çekiyorum diye bir düşün! Ve şu zamana kadar kaç Meryemʹi kaybettiğimizi hatırla!
       Evet derken; Kendi askerine "cami bombacısı" gözüyle bakmanı sağlayıp Amerikan Conileriʹnin kucaklarına oturtulmaya çalıştığını bil! Ve firavun zihniyetinin daha dün Irak’ta bu oyunları oynayıp ta halkı kendi ordusuna, kendi kurumlarına düşman ederek Coniʹleri güllerle karşılattığını hatırla!
       Evet derken; Kendi hukuk ve hukukçunu, Failin ismi "Apo" ise müdahale edip asılmasına engel olan, failin ismi "Saddam" ise vur kellesine diyen! Yani zalim ile mazlum arasındaki farkı lord kamarasındaki insanların belirlediği, tamamen AB uyum yasalarına göre tasarlanmış bir hukuka tercih edeceğini hatırla!
       Evet derken; Dün kendi midelerine Müslüman olanların, bugün seni bir ramazan paketi kadar ucuz görüp, Allah rızası değil! Sadece "evet" demeni sağlayabilmek için göstermelik yardım yaptıklarını hatırla!
       Evet derken; Referandumdan çıkacak "evet" sonucuyla, öldürülen her bir Pkkʹlı yakınının, yeni oluşturulacak ve siyasetin karıştığı anayasa mahkemesine, Mehmetçiği dava edebileceğini hatırla!
       Evet derken; Sekiz sene boyunca kurum ihalelerini alan isimleri ve o kurumlarda rant paylaşan tayfayı unutma! Evet demeni isteyenlerin hangi demokrasiyi, hangi eşitliği getirmek istediklerini hatırla!
       Evet derken; Bütün bunları sorgulama hakkın varken, sana "gündemi değiştirme gündemimiz referandum, bu dediklerinin ne alakası var referandumla" diyerek bütün bu gerçekleri görmezden gelmeni istediklerini hatırla!
 
Behcet Rasimi