Başbakanʹdan CHPʹye Sert Açıklamalar

Başbakanʹdan CHPʹye Sert Açıklamalar
Başbakan; 1926-1950 Arasında 513 Camii Satılıyor. 327 Camii Arsası Ki Bunların Da Çoğunun Üzerinde Cami Var, Bunlar Da Satılıyor. Bin 70 Mescit Satılıyor. dedi

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP döneminde camilerin kapatıldığını, satıldığını, ahıra dönüştüğünü söylediklerinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluʹnun şiddetle karşı çıktığını belirterek, "1926-1950 arasında 513 camii satılıyor. 327 camii arsası ki bunların da çoğunun üzerinde cami var, bunlar da satılıyor. Bin 70 mescit satılıyor. Bunlarla birlikte kilise, manastır, türbe, mezarlık, imaret, darüşşifa ve benzeri çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Toplamda 3 bin 411 adet

hayrat, vakıf taşınmazının satışı gerçekleşiyor. Bunların tamamının belgeleri elimizde" dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin meclis grup toplantısında CHP döneminde cami ve mescitlerin satıldığına ilişkin 9 belge gösterdi. CHP döneminde camilerin kapatıldığını, satıldığını, ahıra dönüştüğünü söylediklerinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluʹnun şiddetle karşı çıktığını belirten Erdoğan, "Ben bu zatın kılavuzunun kim olduğunu bilmiyorum, sıkıntı biraz orda" dedi. 

"KILIÇDAROĞLU BİZDEN DİNLEMENE GEREK YOK, SEN O YOL ARKADAŞINA GİT..."
Kılıçdaroğluʹnun kendisine itiraz etmekle kalmayıp, değerli bir ilim adamı olan ve makamının saygın olduğu Diyanet İşleri Başkanıʹna da son derece münasebetsiz ve edep dışı bir üslupla dil uzattığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti: 
"Burayı Sayın Kılıçdaroğluʹnun dikkatle dinlemesini, bilmediği, bilmeden konuştuğu tarihini öğrenmesini tavsiye ediyorum. Şu anda Sayın Kılıçdaroğluʹnun yol arkadaşlığı yaptığı bir zat var. Eski başbakanlardan, eski cumhurbaşkanı Bu zat şapkasını kaptırmaz, şapkasını alır gider ama 12 Haziran seçimlerinde Kılıçdaroğlu ile al takke ve külah yapmaktan kaçınmadı. Şimdi Kılıçdaroğluʹnun savunduğu, sahip çıktığı 28 Şubatʹın özenle dışında tutulmasını istediği zat 1966 yılında Başbakanken CHPʹnin camileri
kapattığını ifade ediyor. İsmet İnönü Başbakanın bu ifadesi karşısında çıkıyor, 12 Ekim 1966ʹda bugün Kemal Kılıçdaroğluʹnun takındığı tavrın aynını takınıyor. İnönü ʹAcaba cumhuriyetin hangi devrinde camiler kapalı ve ibadet yasak olmuştur? Hiçbir zaman olmamıştırʹ diyor. Yani bugünkü Kılıçdaroğlu ne diyorsa o günkü İsmet İnönü aynısını söylüyor. Demek ki dersi oradan almış. Bütün CHPʹlilerin şeyi budur; ʹİbadetinizi mi yapamadınız, ezan mı sustu, namaz mı kılamadınız? Müslümanʹın görevini sadece bu
çevrede kısıtlı olduğunu bilecek kadar bunlar cahil. Sayın Kılıçdaroğlu bizden dinlemene gerek yok. Sen o yol arkadaşına git eğer ʹdün dündür bugün bugündürʹ demezse Sana CHP zulmünü, kapanan camileri o yol arkadaşın gayet tafsilatlı biçimde anlatacaktır. Ama yeter ki ʹdün dündür bugün bugündürʹ demesin." 

CAMİLERİN KAPATILMASINA İLİŞKİN MEKTUPLAR 
Başbakan Erdoğan, İnönüʹnün bu açıklamasının ardından 19 Ekim 1966ʹda Yeni İstiklal Gazetesiʹnin ʹvatandaşı ispata çağırıyoruzʹ diye bir kampanya başlattığını belirten Erdoğan, bunun üzerine gazeteye Türkiyeʹnin tüm illerinden mektuplar yağdığını söyledi. Diyarbakırʹdan bir Hıristiyan Ermeni vatandaşın gönderdiği mektubu okuyan Erdoğan, şunları kaydetti: 
"ʹİnönüʹnün yalanlarına karşı yaptığınız ispat çağrısına Diyarbakırʹdan haykırarak cevap yazmayı uyruğu bulunduğum Türkiyeʹye karşı vazife bilerek sesleniyorum. Ben gerçi bir Hıristiyanʹım. Ama bütün dinlerin karşı olan ve nihayet ortanın solu olduğunu ağzıyla da ispatlayan bu zatın faaliyetini arz edeyim: Müslümanların Kurşunlu Camii veya Fatih Paşa Camii dedikleri ibadethane 1941-1942 yılında depo yapılıp kapatılmıştır. İçerisine pek az miktarda kütüklük, kama, hançer, at eğeri gibi döküntü konmuştur.
Avlusunda 8-10 adet hurda at arabası takoza alınmış ve önüne da nöbetçi dikilmiştir. Bu meyanda bizim Latin kilisesine de güya bu camideki mühimmatı koruması bahanesiyle bir manga asker yerleştirilmiş, dini ibadethanemiz için, af edersiniz, tuvalet olarak kullanıyorlardıʹ diyor. Bunu satırları bir Ermeni vatandaş yazıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, bak bunları iyi öğren."

"CAMİLERDE KADIN OYNATILIP, ŞARAP İÇİLDİ" 
Başbakan Erdoğan, Çorumʹdan, Muğlaʹdan, Malatyaʹdan, Ankaraʹdan, Kayseriʹden Karamanʹdan, Türkiyeʹnin tüm il ve ilçelerden gazeteye mektup yağdığını belirterek, Muğlaʹdan bir vatandaşın 6 caminin depo yapıldığını, ʹkadın oynatılıp şarap içildiğiniʹ yazdığını aktardı. Erdoğan, "Bütün bu yürekler acısı hareketlere mani olmak maksadıyla mücadelede bulunan zamanın müftüsü Münir Özsay Vali tarafından görevinden azledilmiştir" dedi.
Erdoğan, Kahramanmaraşʹtan bir vatandaşın da mektubunda, ʹ1945 senesinde Maraş Türkoğlu Cumhuriyet Mahallesiʹndeki Ulu Camii kapatılmış, caminin açık kalan kapısından giren hayvleapkasını kaptırmaz, şanlar burasını bir ahır haline getirmişlerdir. Aynı şekilde 1947 senesinde Şeker ve Hatuniye camileri da kapatılmıştır. Şeker Camisi ambar, Hatuniye Camii de karakol olarak kullanılmıştırʹ yazdığını bildirdi. Erdoğan, Balıkesirʹden Çavuş lakaplı Mehmet Altınözʹün ise, gazeteye çok manidar bir mektup
gönderdiğini belirtti. Erdoğanʹın okuduğu mektup şöyle devam etti:
"Sayın muhalefet lideri İnönü, son konuşmalarında, ʹCumhuriyet hükümetleri döneminde hiçbir cami ve mescit kapatılmamıştır, ibadete açık tutulmuşturʹ diye milletin gözünün içine baka baka utanmadan ve sıkılmadan bu yaştan sonra yalan söyleyerek ve hakikatleri tahrif ederek milleti yanıltmak istemektedir. Balıkesir vilayetinde Zağnos Camii müstesna bütün camiiler kapatılmış, içlerine ot, saman, hayvan semeri, postal, askeri malzeme depo edilmiştir. Bu millet bir daha CHPʹyi her ne pahasına olursa olsun
tekrar başına geçirip eski aç, sefil ve perişan günlerine dönmek niyetinde değildir. Devirler değişti Paşam, kaflara değişti. Paşam, arayıp arayıp bulamadığınız saf ve aptal köylü kalmadı. Hepsi gözünü dört açtı. Seni de senin devrini de gördü. Ve bugünün kıymetini daha iyi anlıyor. Senin zamanında bu millet çarık alamıyordu, şimdi ayakkabı giyiyor. Bizi artık rahat bırak. Şimdi kazandığımız hürriyeti bize çok görme Paşam. Allahʹtan size insaf ve merhamet, millete de sabr-ı celalet ihsan eylemesini dua
ederim, çok muhterem Paşam." 

9 BELGE 
Başbakan Erdoğan, camilerin kapatılması, müzeye, depoya çevrilmesi, metruk halde bırakılarak ahıra dönüşmesi ve bu değişim dönüşümün 19 Kasım 1935ʹte çıkartılan yasayla başladığını belirterek, ilk belgenin Resmi Gazeteʹde yayınlanan bu yasa olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti: 
"Belge bir, ʹCamilerin Satışını Mümkün Hale Getiren Yasa; Resmi Gazete. Çıkarılan kanunda şu ifade var. Sayın Kılıçdaroğlu belge konuşuyor, bak. ʹTasnif harici cami ve mescitler ulusal mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılırʹ. Bu kanunun çıkmasının ardından Türkiyeʹnin hemen her vilayetinde, her kasabasında camiler kapatılmaya başlıyor." 
Nerede ne kadar cami kapatıldığını, satıldığını, başka amaçlarla kullanıldığını gösteren bir cetvel bulunduğunu belirten Erdoğan, "Belge iki; işte cetvel. 1926-1950 arasında 513 camii satılıyor. 327 camii arsası ki bunların da çoğunun üzerinde cami var, bunlar da satılıyor. Bin 70 mescit satılıyor. Bunlarla birlikte kilise, manastır, türbe, mezarlık, imaret, darüşşifa ve benzeri çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Toplamda 3 bin 411 adet hayrat, vakıf taşınmazının satışı gerçekleşiyor. Bunların
tamamının belgeleri elimizde" diye konuştu. 

BAKANLAR KURULU KARARLARI 
Üçüncü belgenin İsmet İnönü imzalı bir Bakanlar Kurulu kararı olduğunu belirten Erdoğan, kararda, "Sivasʹtaki Ulu Camiiʹnin bakım ve onarım giderleri devlet bütçesinden ödenmek şartıyla devlet müzesi yapılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığıʹna tahsisi, adı geçen bakanlığın isteği üzerine Bakanlar Kuruluʹnca 09.03.1948 tarihinde kararlaştırılmıştır" yazdığını söyledi. Elindeki dosyayı gösteren ve bu dosya içinde camilerin amaçları dışınleapkasını kaptırmaz, şda kullanılmak üzere satışına izin veren çok
sayıda Bakanlar Kurulu kararı bulunduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, "Ben belgelerle konuşuyorum. Sayın Kılıçdaroğlu, sen neyle konuşuyorsun? Kılavuzunu değiştir. Bu yanlış kılavuzlarla akıbetin iyi değil. Ben CHPʹye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum; İnanıyorum ki sizin mayanız sağlam ama önünüzdeki genel başkan sıkıntılı" dedi. 

"CUMHURİYET TARİHİNDE YANIKLI İZ BIRAKMIŞTIR" 
Dördüncü belgede ʹmillet uyanmasınʹ diye, camilerin satış ilanı verilirken ʹcamii ve mescitʹ yerine ʹharap vakıf binaʹ denilmesi talimatı verildiğini belirten Erdoğan, beşinci belgenin de Vakıflar Genel Müdürlüğüʹnün ʹönemli ve aceleʹ notuyla Başbakanlığa gönderdiği bir yazı olduğunu söyledi. Erdoğan, "Yazıda aynen şu ifadeler var; Tarihi ve mimari bakımdan çok değerli olan Üsküdarʹda Atik Valide Camii ve müştemilatından Atik Valide Tekkesi ile Efkan Tekkesi, Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu hilafınca
Vakıflar Müdürlüğüʹne haber verilmeksizin işgal edilmiş ve yapılan teşebbüs sonunda yalnız Efgan Tekkesiʹnin havuzlu odası boşaltılarak içinde hayvan bağlı bulunan Atik Vali Tekkesi odalarının işgaline devam edilmektedir. Bu eserler ve Efgan Tekkesiʹnin havuzu emsalsiz, ince ve kıymetli yadigarlardır. Vukuu bulan bu gibi tecavüzler şüphesiz ki layıksız ve acıklıdır. Üsküdarʹda birkaç hayvan alacak kiralık bina bulmak zor bir şey değildir. Cumhuriyet tarihinde yanıklı iz bırakacak bu gibi hallere son
verilmesini icap edenlere tebliğine müsaade buyrulmasını önemli arz ve rica ederim, Vakıflar Umum Müdürü. 
Evet, işte buna benzer pek çok hadise bu yazıda da ifade edildiği gibi Cumhuriyet idaresi tarihinde maalesef yanıklı iz bırakmıştır." 
Beşinci belgenin Karacabey kasabasından bir vatandaşın Vakıflar Genel Müdürlüğüʹne yazdığı dilekçe olduğunu belirten Erdoğan, Vakıflarʹın da dilekçeyi Başbakanlığa gönderdiğini söyledi. Erdoğan, "Dilekçede, ʹKazada mevcut camilerin tamamen cihet-i askeriyece işgal edildiğinden bahisle, Ramazanʹda cemaatle namaz kılınmak üzere cemaati çok olan Ulu Camiiʹnin tahliyesi istirham ediliyor. Evet, Karacabeyʹde namaz kılacak yer kalmamış, ramazanda namaz kılacak yer kalmıyor. Vatandaş Ulu Camiiʹnin tahliye
edilmesini istiyor, ona da müsaade edilmiyor" dedi. 
Başbakan Erdoğan, 2. Dünya Savaşıʹnı bahane edip camileri askeri amaçlarla kullanan dönemin hükümetinin camilere gereken hürmeti göstermediği gibi buraları tahrip ederek tarihi eserlere de çok ciddi zarar verdiğini söyledi. Diğer bir belgeye göre, Gaziantepʹteki Selim Efendi Camiiʹnin CHPʹye satıldığını belirten Erdoğan, "Ama Kılıçdaroğluʹnun bundan haberi yok. Çok manidar. CHP burayı teşkilat binası olarak kullanıyor. Buyurun belge" dedi.
Bir başka belgeyi daha gösteren Erdoğan, "Edremitʹteki Yıldırım Camii de Halkevi yapılmak üzere CHPʹye satılıyor. 300 lira bedelle CHPʹye satılıyor. Ama Sayın Kılıçdaroğluʹnun tabii bunlardan haberi yoktur. Çünkü kılavuzları başka şeylerle uğraşıyor. Kendisi ʹgeceleri dikkatle geçirinʹ diyor ama geçirmiyorlar" dedi. 
Erdoğan, bir diğer belgeye göre, Osmangazi İlçesi Tophane Mahallesiʹndeki camiinin muhafız birliğine teslim edildiğini ifade ederek, "O döneme ait yüzlerce gazete kupüründen biri. 20 Nisan 1936. Cumhuriyet Gazetesi, nasıl? Bleapkasını kaptırmaz, şu ne insafsızlık. Seferihisarʹda tarihi bir cami ahır yapılmış. Bu dosya içinde tek parti döneminde camilerin satışına, depo olarak kullanılışına, ahır yapılmasına, ağıl yapılmasına, Halkevi ve parti binası yapılmasına, dair onlarca, yüzlerce haber kupürü
bulunuyor" dedi. 

"DİYANET İŞLERİ BAŞKANINDAN ÖZÜR DİLE" 
Kılıçdaroğluʹna seslenen Erdoğan, "Sayın Kılıçdaroğu önce Diyanet İşleri Başkanımızdan, o makamdan özür dile. Seni, sana değer vererek Kutlu Doğum Haftalarına çağıran bir Diyanet İşleri Başkanına sen edebe adaba mugayir şekilde ondan ʹonurun varsa bunları açıklaʹ diyorsun. Bunları gel bize sor. Ben de şimdi özellikle grup başkanvekili arkadaşlarımı göreve çağırıyorum. Bunları Meclis gündeminde kayda gidin. İşte belgeler burada. Çünkü bunun cevabını verecek makam biziz, Diyanet İşleri Başkanlığı değil.
Camilerden Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu değildir, camiiler Vakıflar Genel Müdürlüğüʹnün mülkü durumundadır. Diyanet, camilere sadece hizmet götürür. Yani imamını, müezzinini, kayyumunu, vaizini atar. Adeta işletir. Ama bu adam bunu bilmiyor ki? Diyanet İşleri Başkanından cevap istiyor. Cevap verecek mercii Vakıflardır, yani bizden isteyeceksin. Şimdi ben de grup başkanvekillerine diyorum ki; belgeler ortada bunarlı usturuplu biçimde kayıtlara girmekte fayda var. Kendisine de diyorum ki; yanlış adres
seçtin. Diyanet İşleri Başkanımızdan ve makamdan özür dile ve bu ülkede ayrımcılığın tarafı olmadığını ortaya koy. Ki ne dersen de bu konuda yerin belli, yurdun belli, her şeyinle ortadasın. Ama bunu bana söylemek düşmez. Çünkü AK Parti 75 milyonu kucaklaşan bir parti. 780 bin kilometrekarelik vatan toprakların kucaklayan bir parti olarak bunu söylemek bana düşmez. Bunu özellikle şu televizyonlarda tartışma yapanlar, köşe yazısı yazanlar ortaya koyacak. 
Sayın Kılıçdaroğlu sen tarihinde gurur duymayı bırak da, tenezzül edip önce tarihini öğren. Okumaya vaktin yoksa 12 Haziranʹda yol arkadaşın olan o zatın dizinin dibine otur, o sana CHP tarihini çok iyi anlatacaktır. İstediğin kadar inkar et, istediğin kadar pişkinliğe vur, senin tarihin bu milletin yüreğinde hiç bilinmeyecek yanıklı iz bırakmıştır. Bunları belgeleriyle ortaya dökmeye devam edeceğiz. CHP zulmünü anlatmaya devam edeceğiz. Değişemeyen CHPʹye kendi tarihini yine biz öğreteceğiz. Onun için,
nereye yanaşıp nerede iskandil attığını çok iyi düşünmesi lazım. İyi düşünmezse anında cevabını bizden alacaktır."