Karaman Barosundan ortak açıklama

Karaman Barosundan ortak açıklama
Karaman Barosu, geçtiğimiz günlerde PKKlı teröristlerin Türkiyeye giriş yapmasının ardından serbest bırakıldığı süreçle ilgili eleştirilerde bulundular.
Karaman Barosuʹyla birlikte Konya, Sivas, Kırklareli, Erzincan, Düzce, Denizli, Tokat, Trabzon, Niğde, Kırıkkale, Zonguldak, Rize, Kütahya, Kastamonu, Erzurum, Burdur, Kırşehir, İzmir, Giresun, Karabük, Balıkesir, Isparta, Kayseri, Gümüşhane, Uşak, Bolu, Sakarya, Çanakkale ve Nevşehir barosu ortak açıklama yaptılar.

Terör örgütü liderinin talimatıyla Mahmur Kampı ve Kandil Dağıʹndan Türkiyeʹye gönderilen 34 PKK terör örgütü üyesinin yurda girdiği andan serbest bırakıldığı sürece değin yaşananların hukuku ve yargı erkini doğrudan ilgilendirdiği gerekçesi ile barolarca açıklama yapılması zorunlu hale geldiği belirtilen açıklamada, Sivas, Kırklareli, Erzincan, Düzce, Denizli, Tokat, Trabzon, Niğde, Kırıkkale, Konya, Karaman, Zonguldak, Rize, Kütahya, Kastamonu, Erzurum, Burdur, Kırşehir, İzmir, Giresun, Karabük, Balıkesir, Isparta, Kayseri, Gümüşhane, Uşak, Bolu, Sakarya, Çanakkale ve Nevşehir baro başkanlarının ismi yer alıyor.

Devleti oluşturan insanların bir arada ve eşit biçimde kardeşlik duygularıyla huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşamlarını sürdürmelerinin en büyük temenni olduğu belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi:

"Bunun sağlanması için ulus bütünlüğümüzü bozmayacak adımlar atılması son derece önemlidir. Ancak yıllardır ülkemizde terörist faaliyetlerde bulunan örgüt üyelerinin ve yandaşlarının otobüs üzerinden halkı selamlamaya dek varan davranışlarının onaylanması mümkün değildir. Gelenlerin karşılanış şekli, bu sırada yapılan konuşmalar, atılan sloganlar, bunların teslim olmak üzere değil örgütün keşif kolu olarak gönderildiğini ortaya koymaktadır.

Anayasasında hukuk devleti olduğu yazılan bir ülkede hiç kimse terör örgütüne ve yandaşlarına kahraman muamelesi yapamaz, yapmamalıdır. Burada eleştirilmesi gereken en önemli nokta, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin ihlal edilmiş olmasıdır. Bu teslim olma, teslim alma şovunda yaşananlar, en başta o hukuk devleti kurum ve kurallarını içine sindirmiş ve ona göre yaşam biçimi sürdüren vatandaşlarımıza saygısızlık, kanunlara aykırılık oluşturmuştur.

Unutulmamalıdır ki sınırdan giriş yapan kişiler yine bu ülkeye, bu hukuk devleti ve bu ülkenin ceza yasası olan TCK da yer alan etkin pişmanlık düzenlemelerine güvenerek sınırı geçmiştir. Bu gerçek hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Teslim olan bölücü terör örgütü mensuplarının TCKʹ nın 221. maddesinde öngörüldüğü biçimde, gönüllü olarak örgütten ayrılma ve pişmanlık ölçütlerini yerine getirmediği halde serbest bırakılması hukuken açıklanması gereken bir konu olarak karşımızda durmaktadır."

Teslim olan terör örgütü PKK üyesi 34 kişinin sorgulanması sürecinde de hukuka aykırılıklar ve yargı bağımsızlığı ilkelerine gölge düşürecek davranışlar yaşandığının gözlemlendiği bildirilen açıklamada, şüphelilerin sınırdan alınıp görevli Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesiʹne gönderilmesi gerekirken Vali Yardımcısı tarafından karşılanıp ‘hoş geldinizʹ denilmesi, kendileri için ayrı bir mahkeme kurulması, talimatla savcı ve hakim görevlendirilmesi, hakim ve savcıların helikopterlerle çadır mahkemelere taşınması ve sorguların burada yapılması, bu savcı ve hakimlerin şüphelilerin suç teşkil eden bazı beyanlarının tutanağa geçirilmemesi veya bu beyanların kullanılmaması konusunda müdafi avukatlardan ricacı olmaları normal bir hukuk devletinde yaşanabilecek olay ve olgular olmadığı belirtildi.

Açıklama şöyle devam etti: "Salt duvara yazı yazdığı için yıllarca yargılanıp cezaevlerinde tutulan çocuklar gerçeği karşımızda duruyorken pişman olduklarını beyan etmedikleri halde bu kişilerin TCKʹ nın 221. maddesinden yararlandırılıp serbest bırakılması hukuk devleti ve adil yargılanma ilkeleriyle bağdaştırılamaz. Bu durum doğal hakim ilkesine de aykırıdır.

Demokrasi, barış, insan hakları gibi popüler ve evrensel kavramlar hem örgüt hem de yandaşları tarafından esas anlamlarının dışında politik bir silah ve malzeme şeklinde kullanıla kullanıla kirletilmektedir. Dolayısıyla bu kavramlar üzerinden öne sürülen teklif ve argümanlar peşinen kuşku uyandırmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak söylenenlerin arkasında esas niyetin ne olduğunu, nasıl bir oyun tezgahlandığını düşünme ihtiyacı hisseden insanlarımızın söz konusu kavramlara ilgisi, itibarı ve güveni ister istemez azalmaktadır."

Yaşanan sürecin yargının bağımsızlığını yitirerek anayasanın 138. maddesinde yer alan Hiç kimse mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez hükmüne karşın yargı yürütmenin denetimindeymiş gibi bir izlenim doğmasına neden olduğu ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi: "Daha iş yargıya intikal etmeden siyası iktidar temsilcilerinin gelenlerin serbest bırakılacağı yönünde sözler vermesi adalet üzerindeki yürütmenin açık izlerini göstermektedir. Yargı kurumlarının görevlerini tam ve bağımsız şekilde yerine getirmesi zorunluluktur. Bu zorunluluk yalnızca herkesin kanun önünde eşit olduğunun yazıldığı anayasa gereği değil aynı zamanda demokrasiye ve yargıya güven ilkesinin de önemli bir koşuludur."