Esrarengiz mikropla ilgili son bilgiler

Esrarengiz mikropla ilgili son bilgiler
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Buzgan, Aksarayda başlayan, Şereflikoçhisar, Konya ve Siirtte devam eden ishal salgınıyla ilgili araştırma sonuçlarını açıkladı.
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan, Aksaray’da ishal salgınıyla ilgili yaptığı açıklamada, tahlillerin sürdüğünü, şebeke suyusunun kaynatılmadan içilmemesini, ellerin sık sık sabunla yıkanmasını önerdi. Suya kanalizasyon karıştığını belirlediklerini, norovirüs olup olmadığını araştırdıklarını anlatan Buzgan, Şereflikoçhisar’da da benzer bir durum yaşandığını, Konya ve Siirt’te ise durumun farklı olduğunu, araştırmaların sürdüğünü söyledi.

Buzgan, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, Aksaray’daki toplu ishal, kusma ve karın ağrısı vakalarını Bakanlığının başından beri çok yakından takip ettiğini, bölgeye iki kez, aralarında akademisyenlerin de bulunduğu uzman heyet gönderildiğini bildirdi.

Aksaray’ın içme ve kullanma suyunun 2 kaynağı bulunduğunu, şebeke suyunun göletten alındığını, Helvadere kaynak suyunun ise il genelinde bulunan 101 mahalle çeşmesine verildiğini belirten Buzgan, bu suların düzenli bir şekilde klorlandığının tespit edildiğini söyledi.

Aksaray’da 4 Mayıs’tan itibaren su şebekesi üzerinde tamiratlar ve hat yenileme çalışmalarının gerçekleştirildiğini, bundan dolayı su kesintileri yapıldığını anlatan Buzgan, 13 Mayıs akşam saatlerinden itibaren bulantı, kusma ve kramp tarzında karın ağrısı şikayetleriyle sağlık kuruluşlarına başvurular başladığını, 14 Mayıs’ta ise vaka sayılarının arttığını hatırlattı.

Buzgan, Sağlık Bakanlığı’nın konudan haberdar olmasından sonra 15 Mayıs’ta ilk uzman heyetin bölgeye giderek çalışmalara başladığını belirtti. Bakanlık heyetinin ulaşmasından önce şehrin çeşitli yerlerinden alınan su numunelerinin il halk sağlığı laboratuvarlarında tetkiki sonucunda herhangi bir kimyasal ve toksikolojik kirlilik tespit edilmediğini ifade eden Buzgan, klorun da bir çok yerde yeterli olduğunun anlaşıldığını bildirdi.

Ancak ileri tetkiklerin yapılması amacıyla 15 Mayıs’tan itibaren su ve hasta numunelerinin Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi (RSHM) Laboratuvarı’na iletildiğini, bazı numunelerin de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’na gönderildiğini belirten Buzgan, sonuçlanan laboravutar analizlerinin kamuoyu ile paylaşıldığını hatırlattı.

ŞEBEKE SUYUNA KANALİZASYON BULAŞMIŞ
Buzgan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Alınan hasta örneklerinde birden fazla etken tespit edildi. Bu etkenler norovirüs, adenovirüs ve rota virüs gibi viral etkenlerle koliform bakterileridir. Bununla beraber baskın etken norovirüstü. Bunu kamuoyu ile paylaşmıştık. İçme suyunun değişik defalar örnekleri alındı ve tetkikleri RSHM’de yapıldı. O sırada klor miktarını da biraz daha artırmıştık. Ama yine de 2 noktada şebeke suyunda kanalizasyon bulaşımını gösteren mikrobiyolojik kirlilik tespit edildi. Bunun kaynağının da tamiratlar ve boru değişme sırasında su kesintileri sırasında olduğunu düşünüyoruz.”

Vatandaşların suyu kaynatarak içmeleri uyarısını tekrarlayan Buzgan, “Çünkü norovirüsün diğer virüs ya da bakterilerden farklı olarak klora karşı dayanıklılığı var. Dolayısıyla klorla onu sistemden uzaklaştırmak ya da yok etmek çok zor. Suda virüs arama çalışmalarımız devam ediyor. Bunlar sonuçlanınca kamuoyunu aydınlatacağız” dedi.

İNSANDAN İNSANA GEÇİŞE DİKKAT
İlk salgın atağından sonra norovirüsle bulaşmaların çok kolaylaştığını, insandan insana geçişlerin mümkün olduğunu kaydeden Buzgan, “Çünkü hem hastalığı taşıyanlar, hem hastalığı semptomsuz geçirenler hem de hastalığı geçirdikten sonra taşıyıcı kalanlar virüsü etrafa yayabiliyorlar” diye konuştu.

Norovirüsün dışkı ve ağız yoluyla bulaştığını anlatan Buzgan, virüsün havlu, masa ve sandalye gibi ortak kullanılan birçok eşyada canlı kalması nedeniyle insandan insana kolay geçebildiğine işaret etti. Buzgan, “O yüzden sekonder atak hızını göstermeye başladı. Vaka sayıları azaldıktan sonra bir süre daha göreceğiz. Bu da daha çok su kaynaklı olmayan ama insandan insana bulaşmayı gösteren bir şey” diye konuştu.

Norovirüsün gelişmiş Batı ülkeleri ve ABD’de bile salgınlara yol açabildiğini, spesifik tedavisi ve aşısının bulunmadığını anlatan Buzgan, hastalığın ağır seyretmemesi ve ölümlerin olmamasının sevindirici olduğunu söyledi.

İLK KEZ SALGIN YAPIYOR
Ülkede 1998’den bu yana varlığı bilinen norovirüsün ilk kez salgın tarzında yaygınlık gösterdiğini bildiren Buzgan, virüs ağız yoluyla alındıktan 24-48 saat sonra hastalığın ortaya çıktığını, belirtilerin kramp şeklinde karın ağrısı, bulantı kusma ve ishal şeklinde görüldüğünü kaydetti. Buzgan, hastaların 2-3 günde iyileştiğini bildirdi.

Aksaray Belediyesi’nin su temini, arıtılması ve evlere götürülmesinde başarılı belediyeler arasında bulunduğunu ifade eden Buzgan, “Ama şebeke tamiratı ve yenileme çalışmalarında bazı dikkatten kaçan hususlar olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Belediye Başkanı Nevzat Palta’nın, Sağlık Bakanlığı’nın tespitlerine yönelik itirazları olduğunun hatırlatılması üzerine, Buzgan, “Sonuçta bizim çalışmalarımız bilimsel verilere dayanıyor. Epidemiyolojik çalışmalara, laboratuvar analizlerine dayanıyor. Dolayısıyla bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı hususlar delile dayalı şeyler olduğu için o konuda aksine şeyler ifade etmek doğru değil” diye konuştu.

SUYU KAYNATARAK İÇİN
Palta ile Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom’un görüştüğünü belirten Buzgan, şunları kaydetti:

“Dolayısıyla o konuda daha dikkatli açıklamalar yapılması gerektiği kanaatindeyiz. Birtakım önerilerde bulunduk. Sonuçta norovirüs olmasaydı suyu kaynatmadan içmek mümkün. Çünkü su klorlu. Ama klorun yeterince etkili olamadığını bildiğimiz için tedbiren kaynatılarak tüketilmesi gerektiğini yine söylüyoruz. Eğer suda virüsün olmadığını gösterirsek, o zaman kaynatılmadan da kullanılabileceğini söyleyebiliriz.”

Bir soru üzerine, norovirüsün suda bulunup bulunmadığını araştırdıklarını bildiren Buzgan, “Uzun süre suda bulunmuyor. Yaşamak ve üremek için canlı dokulara ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla uzun süre suda kalması söz konusu değil ama bunu göstermemiz gerekir” diye konuştu.

İlk başlarda görülmemesine rağmen, yeni yeni aile içi vakaların ortaya çıktığını anlatan Buzgan, vakaların ilk başta bir patlama tarzında olmasının bunun sudan kaynaklandığını gösterdiğini dile getirdi.

Buzgan, sağlık kurumlarına psikolojik sebeplerle başvurular olmakla birlikte vaka sayısının 8 bin 500’e ulaştığını bildirdi. Bunun epidemiyolojik olarak devam etmesinin beklendiğini ifade eden Buzgan, kişisel hijyene dikkat edilmesinin olayın kontrol altına alınmasına katkısı olacağını kaydetti.

SIK SIK SABUNLA EL YIKAYIN
Buzgan, norovirüse karşı tuvalet temizliğine önem verilmesi, tuvalet kağıdı kullanılması, tuvalet sonrası el temizliğinin su ve sabunla çok iyi yapılması, sık sık ellerin yıkanması, kolonya gibi alkol bazlı temizleyicilerin kullanılmasının alınması gereken önlemler arasında bulunduğunu bildirdi.

Bebek ve çocuk bakımı yapanların el temizliğine özellikle dikkat etmesi, yemeklerden önce ve sonra ellerin iyi yıkanması, kapı kolları, masa, sandalye gibi eşyaların çamaşır suyu ve deterjanla sık sık temizlenmesinde de yarar bulunduğunu kaydeden Buzgan, yere dökülen kusmuk ve dışkı artıklarının da çamaşır suyu ile çok iyi temizlenmesi gerektiğini söyledi.

KOLERA RİSKİ YOK
Şereflikoçhisar’da da benzer bir durum yaşandığını kaydeden Buzgan, “Fakat Konya ve Siirt ile alakalı söylenen şeylerin konuyla alakası yok” dedi.

Siirt’teki durumun kontrol altında olduğunu, Konya’daki durum ile ilgili incelemelerin de devam ettiğini belirten Buzgan, “Fakat onun da Aksaray vakalarıyla benzerliği şu anda yok ama yine de laboratuvar testleri sonuçlandığında bunu açıklayacağız. Kolera gibi bir risk kesinlikle yok. Tifo ve dizanteri de aynı şekilde. Çünkü bunlar klora çok duyarlı ve sudaki klor oranı da yeterli. Onlarla ilgili tetkikleri de yapıyoruz” diye konuştu.

Konuyla ilgili olmayan kişilerin açıklama yapmalarının yanlış olduğu ve paniğe yol açabildiği uyarısını dile getiren Buzgan, uzmanlarla Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarının dikkate alınmasını istedi.
Haber7