Baro Başkanı Ali Er'den idam açıklaması

Baro Başkanı Ali Er'den idam açıklaması
Mersin Barosu Başkanı Ali Er: "Yargıya güvenin tam olarak tesis edilmesinden sonra idam konusunun tartışmaya açılması gerekir"

Mersin Barosu Başkanı Ali Er, 'Bazı konularda idam cezasının getirilmesini isterim' şeklindeki açıklamalarını hatırlatarak, "Elbette idam, adalet ve yargılamaların dört dörtlük olduğu zaman tartışılabilmesi gerekmektedir. Yargıda taşlar yerine oturduktan, adil yargılama düzeni ile yargıya güvenin tam olarak tesis edilmesinden sonra idam konusunun tartışmaya açılması gerekir" dedi.
Er, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, daha önce bir gazetede yer alan, 'Bazı konularda idam cezasının getirilmesini isterim’ şeklindeki ifadelerinden dolayı eleştirildiğini hatırlattı. Bu konuyla ilgili şahsi fikrini açıkladığını, düşünce özgürlüğü kapsamında herkesin fikir beyan etmesi kadar doğal bir şeyin olmayacağını vurgulayan Er, "Ancak ne yazık ki, toplum olarak katılmadığımız ya da beğenmediğimiz fikirleri medeni ve bilimsel bir şekilde tartışmak yerine, suçlayıcı, yargılayıcı bir düşünceyle, hakaret içeren sözlerle karşı çıkmak eğilimindeyiz. İşte bizim en büyük eksikliğimiz budur" diye konuştu.
Baro Başkanlığı sıfatının geçici, ancak avukatlık sıfatının kalıcı olduğunu hatırlatan Er, idam konusunu müstakil olarak tartışmaya açmadığını, İzmir'de bir kız çocuğunun öldürülmesi konusunun açılmasına binaen idamın belirli konularda olması gerektiğini ifade ettiğini dile getirerek, "Sosyal medya tartışmaları acımasız ve sorumsuzca yapılıyor. Sosyal medyadan herşeyi yazmanız ve cevaplamanız doğru ve mümkün değildir. Ama ben meslektaşlarımızın fikirlerine saygı duyduğum kadar onların da benim fikirlerime saygı duymalarını beklerim. Yazmak ve tartışmak için seçtikleri yol olan sosyal medya sadece avukatların değil, toplumun tüm kesimlerinin görebileceği bir alandır. Dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum. Zaten bu ve buna benzer konularda sosyal medya üzerinden görüş veya fikir beyan eden avukat sayısı 2 bin kişilik Barodan çok az sayıda meslektaşımızdır. Geride kalan avukatlarımız da bu tür tartışmalardan rahatsız oluyorlar. Sosyal medyayı da tartışmak için zaten tercih etmiyorlar" şeklinde konuştu.
"Endişeler zaman içerisinde giderilecek, yargıya güven artacaktır"
Meslektaşlarının bu konuyla ilgili olarak doğru ve objektif yargılamaların yapılmadığı, yanlış hüküm verildiğinde bir daha geriye dönüşün olmayacağı, idamın telafisinin olmadığı, yargıya güvenin azaldığı yönünde eleştirilerinin olduğunu anımsatan Er, şöyle devam etti; "Tabi bu endişeler özellikle darbe
girişimi, FETÖ operasyonları ve akabinde bu konuda yapılan yargılamalar ile başladı. Ben bu endişelerin süreç içinde giderilerek, yargıya olan güvenin sağlanacağına inanıyorum. Ülkemizde adalet sisteminde görev yapan hakim ve savcılarımız kökleşmiş olan FETÖ'den temizlendikten sonra, yeniden tarafsız ve bağımsız yargı oluşturulacak ve yargıya olan güven tam olarak sağlanacaktır."
Elbette idamın adalet ve yargılamaların dört dörtlük olduğu zaman tartışılabilmesi gerektiğine işaret eden Er, açıklamasını şöyle sürdürdü; "Yargıda taşlar yerine oturduktan, adil yargılama düzeni ile yargıya güvenin tam olarak tesis edilmesinden sonra idam konusunun tartışmaya açılması gerekir. Devletimiz ve hükümetimiz, demokrasimize ve ülkemize yönelik büyük bir kalkışmaya maruz kalmış, çok büyük bir badire atlamıştır.

Halen de bu büyük badireyi atlatma mücadelesi vermektedir. Elbette ki, devletimizin bütün kurum ve kuruluşları ile normalleşmeye ihtiyacı vardır. Bu normalleşme her alanda sağlanmadan idam konusunu tartışmak doğru olmayacaktır. Biz hukukçular biliyoruz ki, cezanın faili cezalandırmanın da ötesinde kamu vicdanını ve mağduru tatmin etme fonksiyonu da vardır. 'Ateş düştüğü yeri yakar' diyeceğiz ve tam o ateşin düştüğü insanların düşünce ve duygularını da anlamadan, yaşamadan, görmezden mi geleceğiz. Herkes bulunduğu yerden ahkam keserek konu hakkında fikir beyan ediyor. Bir de olayları yaşayan ailelere sorun bakalım ne diyorlar ve ne istiyorlar? Mağdur olan, acıyı tam olarak içlerinde hissede hissede yaşayan onlardır. Çocuğa yönelik cinsel istismarın ve şiddetin sadece hukuki boyutu yoktur. Sosyal, psikolojik ve toplumsal boyutları da vardır. Vicdanlar sızlamıyor mu? Kanun yapıcı elbette ceza hükmü tesis ederken faili cezalandırmanın da ötesinde, cezaların caydırıcılığa sahip olup olmadığı, suç işlemeyi önleyici fonksiyona sahip olup olmadığı, kamu vicdanını rahatlatıp rahatlamadığı, toplumun kendini güvende hissetmesini sağlayıp sağlamadığı gibi konuları hedeflemektedir.

Şu anda FETÖ yargılamaları sürüyor. Hakikaten suçlu ve suçsuzların ortaya çıkarılması, bunların da üst kademesinin en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum. Yine bu yargılamalarda belki de bilmediğimiz, bazen duyuyoruz, biliyoruz yargılama sonucunda suçsuzluğu ortaya çıkacak olanlar, oyuna gelenler, masum vatandaşlar da var. Bunların da çok önemli olduğunu, bu konuda çok dikkatli olunması gerektiğini, kılın kırk yarılması gerektiğini, deyim yerinde ise at iziyle it izinin birbirine kesinlikle karıştırılmaması gerektiğini, aksi halde kul hakkına girileceğini düşünüyorum. İdam cezası ve ne şartlarda uygulanması gerektiği ile ilgili düşüncelerim bunlardan ibarettir."